Yurt dışında Türkçe ve Türk kültürünü tanıtmak amacıyla 2007 yılında kurulan Yunus Emre Vakfı, büyük bir yolsuzluk soruşturması ile gündeme geldi. Neylon faturalarla yaklaşık 400 milyon liralık yolsuzluk iddiaları üzerine başlatılan soruşturmada, aralarında vakfın eski başkanı Şeref Ateş’in de bulunduğu 9 kişi, ‘Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ ve ‘suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama’ suçlamalarıyla tutuklandı. Şeref Ateş, vakfın daha önce birçok kez denetlendiğini ve görevinden ayrılmak istediği halde buna izin verilmediğini savunarak, durumu eleştirdi.
Resmi internet sitesinde yönetim ve denetim kurullarının isimleri yer alan sayfalar kaldırılırken, Mütevelli Heyeti Başkanı olan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bu konuda sessizliği dikkat çekti. Alt kademede görevli bazı çalışanlar gözaltına alınırken, üst yönetimde hiç kimseye yöneltilen bir suçlama bulunmadı. Hukukçular, Vakıflar Kanunu kapsamında, görevli olan yetkililerin yolsuzluğa iştirakten olmasa bile ihmalden yargılanması gerektiğine dikkat çekti.
Yunus Emre Vakfı bağlamında ilerleyen yolsuzluk soruşturmasında, başkan Şeref Ateş dışında yönetimdeki kimselere herhangi bir suçlama yöneltilmemesi, dikkat çekici bir durum haline geldi. Soruşturmalar çerçevesinde tutuklanan 9 kişi, “Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” ve “Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama” suçlarıyla cezaevine gönderildiler. Vakfın resmi internet sitesindeki yönetim kurulu kısmı ise karartıldı. Bununla beraber, başkan yardımcıları olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın eşi Rahmi Göktaş ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın oğlu Abdullah Kutalmış Yalçın, müfettiş raporunun savcılığa gönderilmesinden sadece birkaç gün önce görevlerinden istifa etti.
Yunus Emre Vakfı’nın 66 ülkede faaliyet gösterdiği ve Türkçe ile Türk kültürünü tanıtmayı amaçladığı göz önüne alındığında, ortaya çıkan yolsuzluk iddialarının ne denli ciddi olduğu anlaşılmaktadır. Yurt dışında bulunduğu belirtilen Şeref Ateş, yaptığı açıklamada vakfın birçok kez denetlendiğini ve usulsüzlük tespit edilmediğini ifade etti. Ayrıca, kuruldaki denetim ve mütevelli heyetinin sorumluluklarını hatırlatarak, yolsuzluğun neden yıllar boyunca sürdüğüne dair soru işaretlerini gündeme getirdi.
Vakıflar Kanunu’nda, Yunus Emre Vakfı’nın yönetim kurulu ve denetim kurulunun nasıl şekillendiği detaylı olarak tanımlanmıştır. Özellikle üst düzey devlet kademelerinde bulunan kişilerin, karar mekanizmasında yer alması gerektiği belirtilmiş. Mütevelli Heyeti üyeleri arasında Kültür ve Turizm Bakanı, Maliye Bakanlığı Müsteşarı gibi isimler yer almakta. Ancak, bu mekanizmanın yolsuzlukları yeterince denetleyip denetlemediği üzerine ciddi şüpheler bulunmaktadır.
Ayrıca, vakfın Denetleme Kurulu ise var olan eksiklikler, usulsüzlükler ve ihmal konularında denetimler yaparak raporlamakla yükümlüdür. Ancak, bu yükümlülükleri yerine getirmediği düşünülen kurulun, herhangi bir eylemde bulunmaması, durumu daha da karmaşık hale getirmektedir. Buna ek olarak, Danışma Kurulu’nun da benzer şekilde, yıllık faaliyet raporlarında meydana gelen gelir gider dengesizliğini gözlemleyememesi, vaka üzerinde daha fazla soru işaretleri oluşturur.
Büşra Cebeci’nin kaleme aldığı bu haber, hem yolsuz