Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, 15 Ekim 2024 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında yaptığı açıklamada, “Arkadaşlar önümüzdeki görevler çok net, bakın çok net. Bir, Recep Tayyip Erdoğan’ı tarihin çöplüğüne göndereceğiz” ifadesini kullanmıştır. Bu sözler, Cumhurbaşkanı’na “alanen hakaret” olarak nitelendirilerek re’sen bir soruşturma açılmasına neden olmuştur. Erkan Baş’ın bu durumu, siyasi arenadaki gerginliği artırmaktadır.
Gazete Duvar’dan Furkan Karabay’ın aktardığı habere göre, AK Parti, Erkan Baş’ın dokunulmazlığının kaldırılması süreci için adımlar atma kararı almıştır. Bu kapsamda, TBMM’ye sunulan Yasama Dokunulmazlığı’nın Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkereleri, Meclis Başkanlığı tarafından Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden oluşan Karma Komisyon’a sevk edilmiştir. Bu noktada, Türkiye’deki muhalefet ve iktidar partileri arasındaki çatışmanın daha da derinleşmesi beklenmektedir.
26 Şubat’ta Karma Komisyona sevk edilen dosyalar arasında Siyasi Partiler Yasası gereği, TİP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın yanı sıra, CHP İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt, DEM Parti Hakkari Milletvekili Öznur Bartin ve DEM Parti Hakkari Milletvekili Vezir Coşkun Parlak da bulunmaktadır. Bu durum, meclisteki siyasi atmosferin gerildiğini göstermektedir ve aynı zamanda partiler arasındaki mücadelenin ne denli sert bir boyuta ulaştığını ortaya koymaktadır.
Erkan Baş’ın sözleri, muhalif bir lider olarak dikkat çekmesine rağmen, şimdi re’sen açılan soruşturma ve dokunulmazlık durumu, onu siyasi olarak zor bir pozisyona itmektedir. AK Parti’nin bu hamlesi, yalnızca Erkan Baş’ı hedef almanın ötesinde, muhalefetin sesini kısmaya yönelik bir strateji olarak değerlendirilebilir. Hükümetin bu tutumu, Türkiye’deki ifade özgürlüğü ve siyasi eleştirinin sınırlarıyla ilgili tartışmaları yeniden alevlendirecek gibi görünmektedir.
Bu sürecin, Türkiye’deki siyasi dengeler üzerinde ne denli etki yaratacağı ise zamanla belli olacaktır. Erkan Baş ve dört milletvekilinin durumu, daha geniş bir tartışmanın kapısını aralayarak, muhalif seslerin susturulmasına yönelik endişeleri de gündeme getirecektir. Nitekim, günümüz Türkiye’sinde muhalefet partileri üzerine uygulanan baskılar, kamuoyunu ikiye bölen bir tartışma yaratmakta ve birçok vatandaşın hukukun üstünlüğü ile demokrasiye dair endişelerini derinleştirmektedir.