Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadele adına ilk İklim Kanunu’nu hayata geçirmeye hazırlanırken, muhalefet partileri bu hafta Meclis gündemine gelecek teklifin, yalnızca emisyon ticaretini düzenlemekle sınırlı kaldığını ve çevresel sorunların çözümüne dair kapsamlı bir yaklaşım getirmediğini belirtti. Fosil yakıtların kullanımına ilişkin herhangi bir geçiş süreci belirlenmemiş olması önemli bir eksiklik olarak ifade edildi; ayrıca, karbon salımını azaltmaya yönelik, ormanların, su kaynaklarının, havanın ve denizlerin korunmasına dair pek çok düzenlemenin teklifte yer almadığı vurgulandı. Bu durumu, teklifin gerçek bir iklim yasası olma niteliğinden uzak olduğu şeklinde değerlendirdiler.
Yasa teklifinde öngörülen Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), muhalefet partileri tarafından en çok eleştirilen husus oldu. Muhalefet, karşı oy yazısında, “İklim kanunu değil, emisyon ticaret sistemi kanunu hayata geçiriliyor” ifadesine yer vererek, teklifin bu haliyle karbon salınımını azaltma ya da sıfırlama hedefi taşımadığını belirtti. Aksine, emisyon borsası kurulmasıyla zenginlerin istedikleri kadar emisyon hakkı satın alarak doğayı daha fazla kirletme olanağı bulduğu ifade edildi. Bu hafta Meclis Genel Kurulu’nda ele alınacak İklim Kanun teklifi hakkında karşı oy yazısında bazı saptamalar yapıldı:
CHP: “Paran Kadar Kirlet” yasası
Teklifin mevcut haliyle bir iklim yasası değil, daha çok Emisyon Ticaret Sistemi kanunu içerdiği ifade ediliyor. Kanun gerekçesinde karbon salımının azaltılmasının hedeflendiği belirtilse de, teklifte bir sıfırlama hedefi olmadığı dikkat çekti. Aksine, emisyon borsası kurulması, varlıklı bireylerin istedikleri kadar emisyon hakkı alarak doğaya verilen zararı artırma yolunu açıyor. Bu nedenle, teklifin bir isim bulması gerekirse “Paran varsa kirlet, paran kadar kirlet” olarak adlandırılabileceği kaydedildi. Kanunla birlikte karbon piyasası oluşturulacak ve karbon, alınıp satılan bir meta haline getirilecektir. Bu durum, karbon salınımını adeta zenginleşme aracı hâline getiriyor; doğanın ve havanın kirletilmesine yönelik bir rant elde etme çabası göze çarpıyor.
DEM PARTİ: İhracatı korumak hedeflenmiş
Teklifin “İklim Kanunu” olarak anılması ihtiyacın yanlış anlaşılmasına yol açıyor. Avrupa Birliği, yüksek karbon emisyonlu ürünlere yönelik ek vergiler getirmeyi planlıyor. Türkiye’nin ihracat ürünleri bu düzenlemeden etkilenebileceği için, hükümetin bu adımı sanayi ihracatının korunmasına yönelik atması bekleniyor. Böylece, iklim kriziyle mücadele yerine ihracat avantajlarını koruma çabası öne çıkmış oluyor. Kanun, ETS üzerinden karbon piyasaları aracılığıyla sanayinin faaliyet göstermesine imkân tanıyor; bu da büyük şirketlerin karbon kredisi alarak üretim süreçlerini değiştirmeden kirletme faaliyetlerine devam edebileceği anlamına geliyor. Ekokırımın suç olarak tanınmadan iklim değişikliğiyle başa çıkılamayacağı ve bu durumun teklifte yer almaması hayati bir eksiklik olarak değerlendiriliyor.
İYİ PARTİ: İklim değil ETS kanunu
İklim kanun teklifi, Paris Anlaşması çerçevesinde hazırlanmış olmakla birlikte, emisyon azaltımını gerçekleştirecek gerçekçi politika ve mekanizmalardan yoksun kalmaktadır. Teklif, karbon emisyonlarını azaltma hedefleri belirlemek yerine, karbon piyasasının altyapısını oluşturmayı önceliklendirmektedir. Oysa Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede iklim yasaları, sanayi dönüşümü, yenilenebilir enerji yatırımları, enerji verimliliği, sürdürülebilir tarım politikaları ve ekosistem temelli çözümleri kapsayan çok boyutlu politikalar içermektedir. Teklifte bu alanlara dair kapsamlı bir yaklaşım göze çarpmamakta ve sadece piyasa odaklı bir düzenleme olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, yıllık belirli emisyon azaltım hedefleri ya da sektörel bazda kısıtlamalar da önerilmemektedir.
Canan SAKARYA / Ekonomim