Türkiye’nin desteklediği muhalif gruplar ve Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ), Suriye’deki iç savaş sırasında önemli bir askeri başarı elde ederek önce Halep’i, ardından İdlib, Hama ve Humus’u ele geçirdi. Bu süreç, diktatör Beşar Esed’in yönetimini devirmeye yönelik bir dizi operasyonla neticelendi. Esed rejiminin çöküşü, 61 yıllık Baas rejiminin de son bulması anlamına geliyordu.
DIŞ BASIN TÜRKİYE’NİN ZAFERİ DEDİ
Suriye’deki 13 yıllık iç savaşın ardından, bölgede yaşanan artan gerilimler Türkiye’yi sınır güvenliği için önemli adımlar atmaya yöneltti. Türk destekli muhaliflerin Beşar Esed rejimine karşı verdikleri mücadelenin ardından, dış basında Türkiye’nin rolü ‘zafer’ olarak nitelendirildi. Türkiye’nin bu süreçte üstlendiği kilit rol, uluslararası medyada geniş yankı buldu.
ESKİ İSTİHBARAT BAŞKANI: AVRUPA’YA KARŞI TÜRKİYE AVANTAJLI
Alman basınında dikkat çeken bir yorum, BND eski istihbarat başkanı Gerhard Conrad’ın açıklamaları oldu. Handelsblatt gazetesine verdiği röportajda, Türkiye’nin Suriye’nin istikrarına destek olabileceğini vurgulayan Conrad, “Avrupa’ya karşı Türkiye, avantaj sağladı; ‘beni destekleyin, ben de Suriye’ye istikrar kazandırayım’ diyebilir. Eğer Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni de bu sürece dahil edebilirse, bu Erdoğan için büyük bir başarı olur” ifadelerini kullandı.
‘OSMANLI’ SORUSUNA ŞAŞIRTAN CEVAP
Gazeteciler Dietmar Neuerer ve Moritz Koch, Conrad’a “Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşuna mı tanıklık ediyoruz?” sorusunu yöneltti. Eski üst düzey istihbaratçı, Türkiye’nin hedeflerini Neo-Osmanlı anlayışı çerçevesinde değerlendirdi. Türkiye’nin her zaman Neo-Osmanlı hedefleri doğrultusunda hareket ettiğini ifade eden Conrad, “Bunu böyle görmek mümkün, ancak gidecek çok yolu var. Yıllar önce ortaya konulan neo-Osmanlı hedefi, Türk liderliği altında Müslüman devletlerin ittifakını inşa etmekti. Bu hedef, bugüne dek değişmedi” şeklinde yanıt verdi.
1970’li yıllarda Yunan ve Rumların Kıbrıs Türklerine yönelik müdahalesinin ardından ortaya çıkan Neo-Osmanlıcılık, Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığını pekiştirmesiyle beraber, yeni bir Osmanlı Devleti olarak ortaya çıkma ve sınırlarını genişletme kaygısı ile ilk kez Yunanistan’da gündeme geldi. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki rolünü yeniden tanımlarken, uluslararası politikada da daha görünür olmasına neden oldu.