İzmir Adliyesi’nde görev almış olan Okan Bato, önce Cumhuriyet savcısı olarak, daha sonra terör suçlarını soruşturmakla yetkili olan İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili olarak çalışmış ve ismi ‘FETÖ Borsası’ skandalına karışmıştır. 2019 yılında, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından ‘görevi sırasında rüşvet aldığı’ iddialarıyla hakkında bir soruşturma başlatılmıştır. Bu süreç, Bato’nun kariyerinde önemli değişikliklere yol açmıştır.
Yürütülen soruşturma sonucunda Okan Bato, İzmir’deki başsavcılık görevinden alınarak, tenzil-i rütbe ile Antalya Bölge Adliye Mahkemesi’ne savcı olarak atanmıştır. Ancak bu atanmanın ardından, Antalya’dan Erzincan’a tayin edilmiştir. Erzincan’a gitmeyen Bato, sonunda emekli olmayı tercih etmiştir. Bu süreç, mesleki kariyerinin sona erdiği bir dönem olmuştur.
Bato hakkındaki soruşturma, Ekim 2024 tarihinde Yargıtay’da tamamlanmıştır. Yargıtay 7. Ceza Dairesi heyeti, Bato’nun haksız mal edindiği iddialarını incelerken, 3,5 yıl hapis cezası ve 40 bin lira adli para cezası talep edilmiştir. Bunun yanı sıra, heyet, Bato’ya verdiği cezayı ‘sanığın geleceği üzerindeki olası olumsuz lehine takdiri indirim nedeni’ olarak kabul ederek, 2 yıl 11 ay hapis cezası ve 33 bin 333 lira adli para cezasına indirim yapmıştır.
Yargıtay 7. Ceza Dairesi, Okan Bato’ya verilen cezada hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar vermiştir. Ayrıca, cezanın ertelenmesine, başka indirim ya da artırım yapmaya yer olmadığına hükmedilmiştir. Yargıtay, Bato’nun yurttaşlık haklarından da yoksun bırakılmasına karar verirken, yargılama sürecinde İzmir Karşıyaka ile Çeşme’de bulunan birer ev ile İzmir Bayraklı’da bir ofis için zoralım kararı almıştır.
Yargıtay’da gerçekleştirilen soruşturma dosyasında, Hakimler ve Savcılar Kurulu’ndan gelen mal varlığı araştırma raporundaki bulgular da dikkat çekmiştir. Bato, daha önceki mal bildirimleri ile HSK müfettişine sunduğu mal bildirimi arasında yasal geliri ile uyumsuz olan 8.1 milyon lirayı açıklayacak bir gerekçe sunamamıştır. Bu durum, Bato’nun mali durumuna dair ciddi soru işaretleri yaratmıştır.
Sonuç olarak, Okan Bato’nun başına gelenler, sadece kendi kariyerini değil, aynı zamanda kamu güvenini de sarsan bir dizi olayın parçasıdır. Yüzleştiği ciddi suçlamalar ve Yargıtay süreci, Türkiye’deki adalet sisteminin uygulamaları hakkında daha geniş tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu tür olaylar, kamu görevlilerinin hesap verebilirliği ve etik standartları üzerine düşündürmektedir.
