13 Şubat’ta Çöpler köyünde meydana gelen bir heyelan, maden sahasında çalışan dokuz kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Bu talihsiz olayda Adnan Keklik, Kenan Öz, Ramazan Çimen, Uğur Yıldız, Abdurrahman Şahin, Fahrettin Keklik, Mehmet Kazar, Şaban Yılmaz ve Hüseyin Kara toprak altında kalarak yaşamlarını yitirdi. Ayrıca, İsa Taşdelen ve İshak Demir adlı iki kişi yaralandı. Bunun üzerine, İliç Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayla ilgili bir soruşturma başlatıldı ve sürecin ardından soruşturma tamamlandı.
Yürütülen soruşturma sonucunda, tutuklu olan şüphelilerden I.R.G, S.K.S, A.R.K, S.Ç. ve Ö.A. ile birlikte tutuksuz yargılanan 38 zanlı hakkında, 69 sayfalık bir iddianame hazırlandı. Bu iddianame, Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunuldu ve dava süreci böylece başlamış oldu.
Hazırlanan iddianamede, tüm şüphelilerin “Taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmak” suçlamasıyla 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep edildi. Bu suçlamalar, olayın oluşturduğu büyük tehlike ve kayıpların ciddiyeti göz önünde bulundurularak değerlendirildi.
İddianamede dikkat çeken bir diğer husus, şüphelilerden altın madenini o dönemde işleten şirketin Kanadalı yöneticisi I.R.G., C.Y.D. ve K.Ö. hakkında, “Çevreyi taksirle kirletmek” suçundan da adli para cezası veya eğer toprak, su ya da havada kalıcı etki bıraktılarsa 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası istemi bulunmasıydı. Bu durum, çevresel etki göz önüne alındığında, olayın yalnızca insan hayatının kaybı ile sınırlı kalmadığını, aynı zamanda çevreye olan olumsuz etkilerini de barındırdığını göstermektedir.
Olay sonrası kamuoyunun dikkatini çeken bir mesele, iş güvenliği ve çevresel sürdürülebilirlik konuları oldu. Maden kazaları ve çevresel kirlenme, sıklıkla tartışılan konular arasında yer almakta ve bu tür olayların meydana gelmesi, nitelikli denetim ve yönetim eksikliklerini gündeme getiriyor. Böylece, mevcut yasal düzenlemelerin ne kadar etkin olduğu, iş yeri güvenlik standartlarının yeterliliği ve çevresel koruma önlemlerinin etkinliği gibi hususlar, toplumun farklı kesimlerinde soru işareti yaratıyor.
Sonuç olarak, bu trajik olayın ardından başlatılan hukuki süreç, yalnızca sorumluların adalet önünde hesap vermesini sağlamayı değil, aynı zamanda gelecekteki benzer olayların önüne geçilmesine yönelik gerekli yasaların ve denetim mekanizmalarının geliştirilmesi gerekliliğini de gözler önüne sermektedir. Çöpler köyündeki bu maden kazası, Türkiye’deki madencilik faaliyetlerinin güvenliğini artırmak için atılması gereken adımların aciliyetini bir kez daha hatırlatmaktadır.