İzmir Menderes’te bulunan bir engelli bakımevinin devri, siyasi güçlerin ve yakınlarının nasıl zenginleştiğine dair dikkat çekici bir örnek olarak öne çıkıyor. Bu durum, hem sosyal yardım alanında yaşanan kötü yönetimi hem de etik olmayan ilişkileri gözler önüne seriyor.
Sözcü’den Kaan Özbek’in haberine göre, 2021 yılında İzmir’deki bakımevi, Rendia adı verilen bir limited şirkete devredildi. Bu şirketin kuruluştaki sermayesi yalnızca 10 bin TL olarak belirlendi. Bakım evinin demirbaşları da sadece 1.000 liraya satın alındı. Şirket, Filiz Akar isimli bir kişi tarafından yönetiliyor. Bu durum, bakımevinin değerinin yanlış hesaplandığını düşündürüyor.
– Filiz Akar, Genel Müdür Yasin Akar’ın eşi
Filiz Akar, geçmişte Türk Kızılayı Göç İdaresi Müdürlüğü’nde İnsan Kaynakları biriminde görev almış bir isimdir. Ayrıca, Filiz Akar’ın eşi olan Dr. Yasin Akar ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü olarak önemli bir pozisyonda yöneticilik yapmaktadır. Bu iki kişinin ilişkisi, kurumun yönetimindeki etik sorunlarını daha da görünür kılmaktadır.
HASTA YAKINLARI DOĞRULADI
Bahsedilen bakım merkezi, mimarisi, bahçesi ve mutfağıyla Avrupa’daki lüks bakım evlerini ve hatta beş yıldızlı otelleri aratmayan bir düzeye sahiptir. Ancak dikkat çeken bir diğer nokta ise, Filiz Akar’ın sahibi olduğu bu kurumun denetiminin ve gerektiğinde ceza kesme yetkisinin eşi Dr. Yasin Akar’a ait olmasıdır. Bu durum, bir yandan yasal denetim mekanizmalarının işlemediğine dair endişeler yaratırken, diğer yandan da çıkar çatışması iddialarını beraberinde getiriyor.
Bakım merkezi ile ilgili olarak hasta yakınlarının yorumları dikkat çekmektedir. Engelli bir kardeşi için bakım evi arayan bir vatandaş, Rendia’yı keşfettiklerinde, Genel Müdür Dr. Yasin Akar ve eşi Filiz Akar’ın bizzat her konuda aktif olarak ilgilendiklerini ifade etmiştir. Bu durum, Dr. Yasin Akar’ın, devlet görevinin yanı sıra özel sektörde de işletmecilik yaparak çift taraflı bir sorumluluk üstlendiğini göstermektedir. Bu durum; kamu görevlilerinin etik ilkeleri ve görev bilinci açısından tartışmalı bir durum oluşturuyor.
Özetle, bu olay, İzmir Menderes’teki bakım evinin devri ile ilgili iddiaların ötesinde, devletle özel sektör arasındaki ilişkilerin şeffaflığı ve hesap verebilirliği konusunda ciddi sorgulamalara neden olmaktadır. Engelli bireylerin ihtiyaçlarının karşılandığı bir ortamda, bu tür etik sorunlar ve çıkar çatışmaları, sosyal hizmet alanında büyük sorunlara yol açabilir. Sonuç olarak, bu tür durumların önlenmesi ve daha şeffaf bir yönetim anlayışının benimsenmesi gerekmektedir.
