Diyarbakır ilinde, boşanma hukuku açısından ilginç bir dava süreci yaşandı. Bu süreç, birçok açıdan dikkat çekici ve toplumsal normlar ile hukuki ilkeleri sorgulayan nitelikteydi.
Davaya konu olan çift, N.K. isimli bir öğretmen ve daha önce iki çocuk babası olan F.K. isimli bir bireydi. N.K., 16 yıllık bir geçmişe sahip olan bu evlilikten önce de bir kez evlenip boşanmıştı. Çift, kısa bir süre içinde anlaşmazlıklar yaşamaya başladı. F.K. işsiz kaldıktan sonra, N.K. Aile Mahkemesi’nde boşanma davası açmaya karar verdi ve böylelikle süreç iki yıl önce başlamış oldu.
Kadın davasında, eşinin evlilik birliğine gereken önemi vermediğini ve evin gereklerinin yanı sıra çocukların da ihtiyaçlarıyla ilgilenmediğini ifade etti. Bu ifadelerin yanı sıra N.K., maddi ve manevi tazminat talebinde bulunarak, iştirak nafakası ile yoksulluk nafakası için de talepte bulundu. Öte yandan, bu süreçte N.K.’nin talep ettiği nafakaların gerekçeleri oldukça dikkat çekiciydi.
F.K. ise bu süreçte kendini savunurken, N.K.’nın dilekçesinde yer alan tüm iddiaların uydurma olduğunu belirtti. Kendi açısından maddi ve manevi tazminat talebinde bulunan F.K., neticesinde yoksulluk nafakası talebinde de bulunmayı ihmal etmedi. Bu karşılıklı talepler, dava sürecinde tarafların durumlarını daha da karmaşık bir hale getirdi.
Diyarbakır 1’inci Aile Mahkemesi’ndeki bu sıra dışı dava, tam iki yılın ardından sonuçlandı. Mahkeme, boşanmaya sebep olan olaylarda her iki tarafın eşit şekilde kusurlu olduğuna hükmetti ve sonunda çifti boşanma kararı ile resmi olarak ayırdı. Mahkeme, işsiz olan tarafın düzenli ve yeterli bir gelirinin bulunmadığını göz önünde bulundurdu. Ayrıca, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile hakkaniyet ilkelerini de dikkate alarak, erkek yararına aylık 3 bin TL yoksulluk nafakası verilmesine karar kıldı. Bu durum, davanın toplumda yarattığı etkiyi daha da artırdı.
F.K.’nin avukatı Doğan İpek, bu durumun oldukça nadir gerçekleşen bir boşanma davası bulunduğunu ifade etti. Mahkemenin erkeğe süresiz nafaka bağlama kararını değerlendirirken, talebin yerinde olduğu ve toplumda benzer davalarda farklı sonuçlar ortaya çıkabileceği hakkında bilgi verdi. Bu durum, aile hukukunun ve nafaka yasalarının nasıl uygulanacağı konusunda birçok soru işaretinin oluşmasına neden oldu.