Son günlerde yaşanan gelişmeler, pasaportta bulunan tahdidin kaldırılması ile ilgili bir hukuki süreci gündeme getirdi. 2023 yılı itibarıyla, bu talebi reddeden idari işlemin iptali amacıyla açılan dava, Ankara 19. İdare Mahkemesi tarafından ele alındı. Mahkeme, dava sürecinde, yurt dışına çıkma özgürlüğünü kısıtlayan ilgili kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna kanaat getirerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya karar verdi.
Mahkemenin gerekçesinde belirtilene göre, bu kural, herhangi bir mahkeme kararına ihtiyaç olmaksızın idari bir karar ile yurt dışına çıkma özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 23. maddesi uyarınca, bu özgürlüğün yalnızca suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle, bir hakim kararı ile sınırlandırılabileceği açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla, idari bir kararın bu özgürlüğü sınırlandırması, Anayasa’nın hükmüne aykırılık taşımaktadır.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi, yukarıda belirtilen kuralı iptal etti. Yüksek Mahkemenin gerekçesi, yurt dışına çıkma özgürlüğü ile ilgili daha önce vermiş olduğu kararları ve bu özgürlüğün hangi durumlarda hakim kararı ile kısıtlanabileceğine dair belirlediği ölçütleri içermektedir. Özellikle, İçişleri Bakanlığı tarafından genel güvenlik açısından sakınca taşıdığı tespit edilen kişilerin pasaport veya seyahat belgelerine erişimlerinin engellenmesine ilişkin düzenleme, bu bağlamda önem arz etmektedir.
Gerekçelerde, genel güvenlik amaçlı bir sınırlamanın, belirli kişiler için öngörülmüş olduğu ve dolayısıyla Anayasa’nın 23. maddesi uyarınca yurt dışına çıkma özgürlüğünün yalnızca suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabileceği vurgulanmıştır. Mahkeme, uygulanmakta olan kuralın bu özgürlüğü idarenin yetkisine bıraktığını ve dolayısıyla Anayasa’da öngörülen düzenlemelerle bağdaşmadığını ifade etmiştir.
Böylece belirtmek gerekir ki, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, yurt dışına çıkma özgürlüğünü Anayasa’nın açık hükümlerine ve belirtilen sınırlama nedenlerine aykırı bir şekilde daraltan düzenlemelerin geçerliliğini sorgulamakta ve bu tür uygulamaların hukuki çerçeve içinde nasıl şekilleneceğine dair önemli bir emsal oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin, hak ve özgürlükler konusunda ne denli titiz bir yaklaşım sergilediği, bu karar ile bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Bu gelişme, hukukun üstünlüğü ve birey haklarının korunması açısından olumlu bir adım olarak değerlendirilmektedir.