7 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş depremi sonucunda 35 kişinin hayatını kaybettiği Ezgi Apartmanı davasında, yapının taşıyan kolonunun kesilmesinin depremde yıkıma sebep olacağına dair rapor veren bilirkişiler arasında bulunan Prof. Dr. Turgay Coşgun ve Prof. Dr. Barış Sayın’ın, başka bir dosyada yer alan skandal bir durum ortaya çıkmıştır. Bu durum, Coşgun ve Sayın’ın önceden cezaevinde bulunan bir bilirkişinin imzasını izinsiz kullanması ile ilgilidir. Bilirkişi Metin Güray’ın adı, hapiste olmasına rağmen, Coşgun ve Sayın tarafından hazırlanan raporda yer almış ve mahkemeye sunulmuştur.
KAMU GÜVENİNİ İSTİSMAR
Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmekte olan Haksız İşgal Davası’nın avukatları, 8 Ekim 2024 tarihinde UYAP sistemine giren 7 Ekim tarihli raporda Metin Güray’ın elektronik imzasının bulunmasına dikkat çekmişlerdir. Ancak, Güray o tarihlerde cezaevinde tutuklu olduğu için, bu durum bir skandalın belirtisi olarak kaydedilmiştir. Bu durumun tespit edilmesinin ardından, Turgay Coşgun ve Barış Sayın, 10 Ekim 2024 tarihinde Metin Güray’ın yerine Durmuş Bülent Erkan’ın görevlendirilmesini sağlamak için harekete geçmiştir. Fakat tutuklu bilirkişi Metin Güray’ın imzaladığı öne sürülen rapor, ulusal yargı ağı olan UYAP kayıtlarına girmeye devam etmiştir. Yeni bilirkişi heyeti, hazırladıkları yeni raporu 14 Ekim 2024’te mahkemeye sunmuş, ancak bu raporun içeriği, önceki raporla kelime kelime aynı olduğu saptanmıştır. Yüzlerce dava dosyasında görüşüne başvurulan bu bilirkişi çetesi, istenildiği kadar imza tamamlamak için aleyhine olan kişilerin imzalarını alarak yeni raporlar düzenlemekte ve kendi kendilerine ‘bilirkişi’ yetkisi vermektedirler. Bu durum, kamu güvenini ciddi anlamda istismar eden bir yapıya dönüştüğü ve şikâyetlerin yoğunlaştığı ifade edilmektedir.
ÇETELEŞMİŞ BİLİRKİŞİLER VAR
Türkiye genelinde trafik kazaları, arazi ve tapu davaları, kira ve sigorta uyuşmazlıkları gibi birçok hukuki süreçte başvurulan bilirkişi kurumunun, çeteleşen bilirkişiler tarafından rüşvet, siyasi ve dini inanç ayrımı gibi sebeplerle adaletin ihlal edilmesine yol açtığı belirtilmektedir. Bazı durumlarda, bilirkişi raporlarının yüzde 80’inin hatalı veya yanlış olduğu iddiaları söz konusudur. Son yıllarda, bilirkişilerin hazırladığı raporlar çoğunlukla istinaf mahkemelerine taşınmakta ve raporların güvenilirliği sorgulanmaktadır. Ayrıca, bilirkişilerin yasak olmasına rağmen davaların taraflarıyla iletişim kurarak kendi menfaatlerini sağladıkları yönünde iddialar gündeme gelmektedir. Bu durum, hem adalet sistemine güveni sarstığı hem de hukukun üstünlüğünü tehdit ettiği endişesini taşımaktadır.