21. yüzyılda, dünya düzeni dijitalleşiyor! Tarihsel süreçte, bilim ve teknolojiye dayanan birçok sanayi devrimi gerçekleştirilmiştir. Bunlardan ilki buhar gücüne, ikincisi elektriğe, üçüncüsü bilgisayar teknolojilerine ve dördüncüsü de yapay zekaya odaklanmıştır. Bu son devrim, otonom üretim süreçleri ile karakterize edilmektedir.
Teknolojinin hızla gelişimi, toplumsal yapıyı değiştirmiştir. Ancak 4. Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkan “dijital dünya”, insan yaşamını ve insanın değerlerini derinden etkileyen bir dönüşüm potansiyeline sahiptir. Koronavirüs pandemisi, bizi dijital toplumun içine sürüklemiş ve dijital bir yaşam sürdürmeye zorlamıştır.
Eğitim, sosyal etkileşimler, alışveriş, haber takibi ve çalışma hayatı tamamen çevrimiçi platformlara taşındı. Devlet başkanları görüşmelerini dijital ortamda gerçekleştirirken, spor etkinlikleri seyircisiz ve çevrimiçi olarak düzenleniyor. Farklı kültürlerden insanlar, online ibadetlerini yapmaya ve etkinliklerini dijital platformlarda sürdürmeye devam ediyor. Bu değişim, bizi topraktan uzaklaştırarak dijital bir dünyanın parçası haline getirdi.
Koronavirüs, insanlığın dijital bir topluma evrilmesine neden oldu. Burada sorulması gereken önemli bir soru var: Koronavirüs’ün ardında, dünyayı dijital bir topluma dönüştürmeyi amaçlayan bir strateji mi vardır? Salgın mücadele edilirken, arka plandaki organize yapılar ile mücadele etmek de büyük bir önem taşıyor. Tıbbi yönden Koronavirüs’ün etkilerini uzmanlardan dinliyoruz; ancak salgının dünyayı nasıl dönüştürdüğü, bu sorun hekimlik alanının dışında kalmaktadır.
Pandemi, dünya genelinde yeni bir dönem başlattı. Dijital devlet yönetimi, dijital ekonomi ve dijital sosyoloji gibi konular, her biri derinlemesine incelenmesi gereken başlıklardır. Bu yazıda, ilerleyen süreçte “dijital dünya düzeni”nin farklı bileşenlerini detaylı bir şekilde analiz edeceğim.
Koronavirüs, insanlık için ciddi bir korku ve kaygı kaynağı olurken, aynı zamanda büyük fırsatlar da sunmaktadır. Başarı ve maddi kazanç odaklı bir gelişim süreci içerisinde aniden hapsolduğumuz evlerde düşündüğümüz meseleler arasında yaşamın anlamı ve insani değerler bulunmaktadır. Bu durum, insanlığın kendine bir sorgulama sürecine girmesine olanak tanımaktadır. Bilim ve teknolojinin büyüsüne kapılıp “köleleştirilme” sürecine sürüklendiğimizin farkına varmamızı umuyorum.
Teknoloji, kullanıcısına hizmet eder. Doğru kullanıldığında faydalı, yanlış ellerdeyse zararlı olabilmektedir. Yapay zekanın insan hayatına yön veren bir araç olarak mı yoksa manipüle eden bir güç olarak mı kullanılacağı, tamamen insanın insani değerleri ile elinde bulundurduğu amaçlarla ilgilidir.
Yirminci yüzyılın sonlarında şekillenen “dijital dünya düzeni”, insanlara üzerinde düşündürücü bir rol biçmektedir. Bu sistemin bir parçası haline gelen bireyler, biyometrik çiplerle izlenebilir hale gelmektedirler. Bu durum, insanın özgürlüğü açısından tehlikeli bir boyut kazandırmaktadır.
Dijital dünyanın temeli olan Blockchain, geleneksel toplumdaki toprak unsuru gibidir. Gelecek yazılarda, Blockchain teknolojisinin dünyayı nasıl dönüştüreceğini kapsamlı bir biçimde ele alacağım.
Teknolojik gelişimleri sürdürdüğümüzü savunurken, bu sürecin doğal bir gelişim mi yoksa manipüle edilen bir dönüşüm mü olduğunu sorgulamamız gerekir. Gelişimin arkasında bir akıl olduğu gerçeğini unutmamalıyız.
Teknolojinin ekonomik ve teknik boyutunun yanı sıra, insan yaşamına olan etkilerini de düşünmek ve tartışmak, günümüzün en önemli meselelerinden biridir.