Son zamanlarda Türkiye’nin büyükşehirlerinde konut aidatları, konut kira bedelleriyle yarışır hale gelmiştir. Bu durum, aidatlarını ödeyemeyen birçok kiracının daha uygun fiyatlı evlere taşınmak için çaba içine girmesine yol açmaktadır. Ancak bu taşınmaların ardından, yeni bir vergi sürpriziyle karşılaşmaları kaçınılmaz olmaktadır.
Birleşik Kamu-İş’e bağlı Büroİş Sendikası Genel Başkanı Alay Hamzaçebi, apartman ve site aidatlarının artışı üzerine önemli değerlendirmelerde bulunmuştur. Hamzaçebi, aidatların büyük bir kısmının özel güvenlik, site yöneticiliği, bakım, onarım, ısıtma ve aydınlatma gibi giderlerden oluştuğunu belirtmiş, bu giderlerdeki artış oranlarının emekli maaşlarının artış oranlarından daha fazla olduğunu vurgulamıştır. Dolayısıyla, asgari ücret ve açlık sınırının altındaki emekli maaşları ile geçinmeye çalışan bireyler, geçmişte aldıkları veya miras kalan evlerinde artık rahat bir yaşam süremediklerini ifade etmektedirler.
Hamzaçebi, bu nakit sıkıntısı yaşayan bireylerin, yüksek aidatların altında ezilmekten kurtulmak için mevcut evlerini satmak ya da kiraya vermek suretiyle daha düşük aidatlı bölgelerdeki evlere geçiş yaptıklarını dile getirmiştir. Ancak bu süreçte karşılarına çıkan bir başka sorun ise, yüksek kiralarla karşılaştırıldığında düşük kiralar ödemenin bir anlamda Gelir Vergisi Yasası kapsamında vergi doğurmasıdır. Özellikle beş yıl içerisinde bir alım-satım gerçekleştirildiği takdirde, değer artış kazancı üzerinden vergi ödemek zorunda kalınması durumu da söz konusudur. Eğer hiç vergi çıkmadığı durumda bile, bu bireyler beyanname vermekle yükümlü olup, 672.40 TL değerinde damga vergisi ödemek zorundadırlar. Hamzaçebi, bu durumun aslında ülkemizde emeklilere ve dar gelirli kesimlere yönelik bir tür servet vergisi gibi uygulandığını belirtmektedir.
Hamzaçebi, tüm bu süreçleri yaşamakta olan bireylerin, maddi sıkıntı nedeniyle anıları olan evlerinden ayrılmak zorunda kaldığını vurgulamıştır. Bu nedenle, insanların bu tür taşınmalara gelir elde etme amacıyla değil, geçim sıkıntısı dolayısıyla girdiğini ifade etmiştir. Emeklinin, bu durumunu bir metaforla açıklayan Hamzaçebi, onları yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş gibi tarif etmiştir. Bu minvalde, hükümetin; asgari ücret ya da açlık sınırının altında kalan gelirlerle geçinmeye çalışan emekli ve emekçilere vergi yüklerini hafifletmesi veya gelirlerini artırmasına ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir.