Ferdi Tayfur’un vefat haberi, bu yazının kaleme alındığı sırada geldi ve bu durum, birçok insan için derin bir üzüntü yarattı. Özellikle gençlik yıllarımızda onun müziğiyle tanışmış olanlar, her bir şarkısında yaşadıkları derin duyguları hatırlamaktan kendilerini alıkoyamadılar. Bir Cuma Gecesi ya da Regaib Gecesi’nde sona eren bir hayat, birçok kişiye göre gençlik döneminin en hüzünlü yıldızlarından biri olan Ferdi Tayfur’un ruhunu ve müziğini daima yaşatacak.
Ferdi Tayfur, sadece şarkılarıyla değil, kişiliğiyle de sevilen bir sanatçıydı. Onun konserleri her zaman yüksek katılım sağlarken, sokaktaki bireylerin duygularına “ağlayan” sesiyle bağlantı kurarak, insanların kalplerinde özel bir yere sahip olmayı başardı. Bununla birlikte, sanatçının ardından pek çok kişi, dua ederek Allah’tan onun taksirâtını affetmesini ve tövbelerinin kabul olmasını diledi.
Bir gün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Ferdi Tayfur ile karşılaşmıştım. Kendisine çok sevdiğim bir şarkısını söyledim ve bu durum onu çok memnun etti. “Gece hayatım bitti, kadehi yere attım, beni kutlamalısın, sigarayı bıraktım!” sözlerimi duyduğunda gülümsedi. Bunun “hatalardan dönme” vurgusuna sahip bir şarkı olduğunu belirttim ve bu konuda da kendisiyle hemfikir olduk. Sohbet sonrasında, Ferdi Tayfur’un gülümseyen yüzü hâlâ aklımdadır.
Ferdi Tayfur’un vefatıyla birlikte, gençliğimden bir parçanın kopmuş gibi hissettim. “Saf ve temiz” aşkların artık yalnızca anılarda kalmasına üzüldüm. Bu bağlamda bir merhum şairin deyişiyle, tarihe karışan eski sevdalar ve bunun getirdiği acılar düşünülünce, içinde bulunduğumuz dönemin ne denli değiştiği anlaşılır. Ancak maalesef bu devirde “paradan, puldan” başka hiçbir şeye değer vermek manasız bir hal alıyor.
Ferdi Tayfur’un yerinin asla dolmayacağına inanıyorum. Bu nedenle kendisine rahmet okumak ve sevenlerine sabır dilemek en güzel şey. “Genç Serdar” olarak, onun anısını daima yaşayacağıma söz veriyorum. Ardından, gündemin sıcak konularına gelecek olursak…
“Yeni Süreç” tartışmaları aniden alevlenirken, Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına göre “terörsüz ve huzurlu Türkiye” hedefinin her kesimle birlikte oluşturulması gerektiği vurgulanıyor. Pek çok kişi geçmişte yaşanan olaylardan ders alarak, bu yeni sürecin başarılı olmasını umut ediyor. Fakat tarihsel gerçeklere bakıldığında, Türkiye’nin dış tehlikeler ve terör örgütlerinin karanlık planlarıyla ne kadar savaştığında düşünülmelidir.
Özellikle ABD’nin bölgedeki karışıklıklara müdahillik etmesi ve kendi çıkarları doğrultusunda yaptıkları, Türkiye’nin geleceği için her zaman bir tehdit unsuru olmuştur. Bu yüzden, iş birliği yapılmadan “iç cephe”yi sağlam tutmak ve birlik olmak hiç de kolay olmayacak. Merhum Mustafa Çalık, “Zor bir dönemeçteyiz!” diyerek, içten pazarlıklı ruh hallerinin tehlikelerinden söz etmişti. Bu sözler, hâlâ geçerli.
Artık herkesin akıllı ve vicdanlı olması gerek. Tehditlerle dolu olan bu ortamda bir araya gelerek, akıllıca adımlar atmak, iç barışımızı korumak öncelikli hedefimiz olmalı. Bu yeni süreç herkes için bir fırsat olabilir; ya değerlendirilir ya da kaybedilen bir fırsat olarak hatırlanır. Unutulmamalıdır ki, geçmişte yaşanan hatalar gelecekte daha akıllı adımlar atılmasına vesile olmalıdır.