İstanbul’da bebek acil hastalarının anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edilerek SGK’dan haksız kazanç sağlamak amacıyla oluşturulan ‘yenidoğan çetesi’, medyada geniş yankı uyandırmış durumda. Bu çetenin yürüttüğü faaliyetler neticesinde birçok bebek hayatını kaybetmiş. 4 Aralık tarihindeki operasyonla birlikte çeteye iddia edilen 14 şüpheli daha yakalanmış, yürütülen soruşturma tamamlanmış ve fezleke hazırlanmıştır. Söz konusu operasyon, Türkiye genelinde sağlık sistemini sorgulayan bir duruma yol açmıştır.
Açıklanan fezleke, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilirken, olaya dair detaylar da yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başladı. Özellikle Şüpheli Çorlu Reyap Hastanesi Başhekim’i İbrahim Oktay hakkında yapılan açıklamalar dikkat çekici. Hemşire Bahar Kınık’ın ifade ettiği bazı gerçekler ise dinleyenleri derinden etkiledi.
Bahar Kınık, Halime Alkara adlı bebeğin hayatını kaybettiği gün hastanedeki checks sürecini anlattı. Bebek durumunun kötüleşmesi üzerine doktor Fırat Sarı’yı arayarak durumu bildirdiğini belirten Kınık, doktorun kendisine işi olduğu ve kötü bir bebekle ilgilendiği için hastaneye gelemeyeceğini söylediğini ifade etti. Kınık, “Bebeğin ölümü sırasında başında doktor yoktu ve biz bebeğe gerekli tıbbi müdahaleleri yaptık” dedi.
Bahar Kınık’ın şok edici ifadeleri arasında, doktorun hastaneye gelmemesi üzerine hemşire ve diğer ekip üyelerinin durumu yönetim kadrosuna bildirmelerinin ayrıntıları da yer aldı. Kınık, başhemşire Hilal Vatansever ve başhekim İbrahim Oktay’a durumu hastane telefonuyla bildirdiğini aktardı. Kınık, ifadelerinde “Fırat Sarı ile görüşen arkadaşım Ecem, müdahaleyi bırakın demişti ama biz doktor olmadığımız için müdahaleye devam ettik” dedi. Bu açıklama, tıbbi etik ve hastanın güvenliği açısından son derece ciddiye alınması gereken bir ihlali ortaya koyuyor.
Ayrıca Bahar Kınık, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan denetim sırasında durumu gizlemek amacıyla doktorun sigara molasında olduğunu söylemesi için kendisine talimat verildiğini de ifade etti. Kınık, başhekim, başhemşire ve mesul müdürün kendisine bu şekilde ifade etmesini istediklerini belirtti. Bu tür bir tutum, sağlık kurumlarının içindeki rahatsız edici yapı ve denetim açıklarını gözler önüne seriyor.