1. Haberler
  2. GÜNDEM
  3. Molla Lütfi Efendi: İlim ve Cesaretin Şehidi

Molla Lütfi Efendi: İlim ve Cesaretin Şehidi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tarihçi yazar Zekeriya Yıldız, Haber7 için yazdığı yazısında Nasrettin Hoca’nın torunu Hızır Hoca’nın alim oğlu Sinan Paşa’nın öğrencisi Molla Lütfi’nin hikayesini detaylı bir şekilde anlatıyor. Bu hikaye, dönemin önemli figürlerinden biri olan Sultan Fatih’in, Topkapı Sarayı’na getirdiği eserlerin tasnifini yapması için dil bilen birine ihtiyacı olmasıyla başlar. Sinan Paşa, bu iş için talebesi Molla Lütfi Efendi’yi önerir.

Sultan Fatih, Molla Lütfi’yi sarayın kütüphanesinin başına getirirken, Sinan Paşa’nın sarayla arasına soğukluk girmeye başlar. Sinan Paşa, “şüphecilik” felsefesine yönelir ve bu durum, zihin sağlığında ciddi sorunlara yol açar. Sinan Paşa’nın Sivrihisar’a sürgün edilmesiyle Molla Lütfi, hocasını yalnız bırakmaz ve onun yanında kalır. Medresede verdiği dersler sırasında, namazın hakikati hakkında söylediklerinin yanlış bir şekilde yorumlanmasıyla Molla Lütfi idam cezasına çarptırılır.

Molla Lütfi Efendi’nin hayatı aslında büyük bir düşünce ortamında şekillenmiştir. Hızır Bey, yani Molla Lütfi’nin babası, döneminin bilge kişilerinden biri olarak Fatih Sultan Mehmet tarafından önemli bir konuma getirilmiş, İstanbul kadılığına atanmıştır. Molla Lütfi de babası gibi zeki ve filozofik bir karaktere sahipti. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u düşünce ve sanat merkezi haline getirmiş, dönemin en önde gelen düşünürlerini davet etmişti. Bu ortamda, Molla Lütfi, hızlıca ilmin zirve isimleri arasında yer almayı başarmıştır.

Sinan Paşa ve Molla Lütfi, birlikte bir çok önemli eseri incelemiş ve gelişen batı medeniyetinin izlerini sürmüştür. Sultan Fatih, kütüphanedeki eserlerin doğru bir şekilde tasnif edilmesi için Lütfi’yi görevlendirir. Molla Lütfi, kendisine verilen bu görevde büyük bir başarı göstermiş, kitaplıkta zamanını kaybetmiş ve kitapların derinliklerinde kendisini kaybetmiş gibiydi.

Ancak, zamanla Sinan Paşa’nın zihnindeki karışıklıklar medrese ve saray çevrelerine de yansımaya başlar. Sinan Paşa, şüphecilik felsefesinde derinleştiği için saray entelektüel çevrelerinden uzaklaşır. Bu tutum, onu sürgün cezasına çarptıran sebeplerden biri olurken, Molla Lütfi de hocasının kötü gününde yanından ayrılmaz.

Fatih Sultan Mehmet’in vefatının ardından Molla Lütfi, hocası ile birlikte İstanbul’a döner ve zamanla tekrar akademik kariyerine başlar. II. Beyazıt döneminde güçlü bir müderris olarak ün kazanan Molla Lütfi, Sahn-ı Seman Medreseleri’nde dersler vermeye başlar. Ancak onun cesur eleştirileri, medrese hocalarını ve özellikle Hatipzâde Muhyiddin Efendi’yi rahatsız eder. Eleştirilerini alenen dile getirmekten çekinmeyen Molla Lütfi, halk arasında ve sosyal alanlarda gezerken kendi elit düşünürlük statüsünü sorgulayan medrese çevreleriyle sıkça çatışmalara girer.

Ancak, Şeyh Ebul Vefa ve Sinan Paşa’nın vefatının ardından Molla Lütfi yalnız kalır. Bu dönemde, çevresindeki bazı kişiler, onun fikri faaliyetlerini ve sözlerini takip etmeye başlar. Eğitimlerinde yaptığı bir benzetme, Molla Lütfi’nin başına dert açar. Namazla alakalı bir hadise aktararak, bu konudaki düşüncelerine dikkat çeker. Bu sözleri, Sultan’a ulaşarak

Molla Lütfi Efendi: İlim ve Cesaretin Şehidi
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medya Kamu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!