Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) yapılan başvurular, birçok bireyin temel haklarına ulaşmasında kilit bir rol oynamaktadır. Ancak bu başvuruların hukuki süreçleri, birçok kişiyi kafa karışıklığına itebiliyor. SGK uzmanı Özgür Erdursun’un verdiği bilgilere göre, başvuruların reddedilmesi veya yanıt alamaması durumunda başvuru sahiplerinin dava açma süreleri oldukça kritik bir öneme sahiptir.
Özgür Erdursun’un Dünya Gazetesi’nde yayımlanan köşe yazısında, Yargıtay’ın geçmişte belirlediği içtihatlara göre, SGK’ya yapılan başvuruların reddedilmesi veya cevapsız kalması hâlinde, başvuru sahiplerinin ”menkul süre” içerisinde dava açması gerektiğine dikkat çekilmektedir.
Bu süre, Yargıtay tarafından 3+3 ay olarak tanımlanmıştır. İlk 3 aylık aşama, SGK’nın başvuruya dönüş yapma süresi olarak değerlendiriliyor. Eğer SGK bu süre zarfında yanıt vermezse, bu durum ”zımni ret” olarak kabul ediliyor. İkinci 3 ay ise, bu zımni ret durumuna karşı dava açmak için tanınan süredir.
Dolayısıyla, toplamda 6 ay içerisinde SGK’dan yanıt alamayan bir kişi, hukuki haklarını kaybetmemek adına hızlı bir şekilde yargı yoluna gitmelidir. Fakat birçok birey, SGK’nın cevapsız kalmasını “işlem yapılmadı” olarak düşünerek dava açma süresini zedeler. Oysa Yargıtay’a göre, SGK’nın 3 ay içinde yanıt vermemesi, başvuru sahibinin dava açma hakkını riske atmaktadır.
”HAKLI OLMAK HER ZAMAN HAK SAHİBİ OLMAK ANLAMINA GELMEZ”
Özgür Erdursun, SGK başvurularında sürelerin kritik rolüne dikkat çekmektedir. SGK’dan gelen cevapsızlık ve “değerlendiriliyor” gibi resmi olmayan yanıtlar karşısında, dava açma süresi dolmadan harekete geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Yasal sürelerin aşılmaması, hak kayıplarına yol açmamak adına son derece önemlidir. Özellikle emeklilik, malullük veya hizmet tespiti gibi başvurularda, 3+3 aylık süreye dikkat etmek, bireylerin haklarını elde edebilmeleri için zorunludur. Unutulmamalıdır ki, “haklı olmak” her zaman “hak sahibi olmak” anlamına gelmez.