1. Haberler
  2. GÜNDEM
  3. Türkiye’de Çocuk Hakları Krizi: İstismar ve Cinsiyetsizlik Tehdidi!

Türkiye’de Çocuk Hakları Krizi: İstismar ve Cinsiyetsizlik Tehdidi!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye’de son yıllarda çocuklara yönelik işlenen suçlar, toplumu derinden sarsan vakalarla gündeme geliyor. Bunlar arasında Narin cinayeti, İzmir’deki ev yangınında ölüme terk edilen 5 sabinin durumu, yenidoğan çetesi katliamı ve diğer çocuk istismarı olayları yer alıyor. Bu olaylar, yalnızca birer istisna değil, sistematik bir sorunun parçası haline gelmiş durumda. Son veriler, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından sunulan 2015-2023 yılları arasındaki istatistiklere göre, 2 milyon 25 bin 815 çocuk mağdur olarak güvenlik birimlerine başvurmuş. 2023 yılı itibarıyla güvenlik birimlerine gelen 242 bin 875 çocuğun % 89,7’si suç mağduru. Bu rakam, her 90 çocuktan birinin cinsel istismara maruz kaldığına işaret ediyor.

Bu korkutucu tablo karşısında, insan olmanın getirdiği duygular karışık bir şekilde ortaya çıkıyor. Şaşkınlık, maruz kalınan zulmü anlamakta yetersiz kalmış bir birey olarak beliriyor, bunun yanında insanlığa dair derin bir kaygı da yaşanıyor. Gerçekten insan nasıl olur da böyle bir vahşeti gerçekleştirebilir? Bu korkunç manzaradan yola çıkarak, insanların “çocukların haklarını koruma” çabaları içine girmek istemesi doğal. Ancak bu düşünce sürecinde, karşılaşılan zulmün gerçek boyutlarını değerlendirmede birtakım sorunlar ortaya çıkıyor.

Bu bağlamda, Türkiye 25 Ekim 2007 tarihinde Lanzarote Sözleşmesi’ni imzaladı. Bu sözleşme, çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korunması amacıyla tasarlanmıştır ve 25 Kasım 2010 tarihinde 6084 sayılı Kanun’la onaylandı. ABD, İngiltere, Rusya, Japonya ve Avrupa Birliği’nin tamamı bu sözleşmeyi imzalamışken, Çin, İrlanda, Ermenistan ve Azerbaycan gibi ülkeler imzalamamıştır. Ancak sözleşmenin cinselliğe dair içerdiği bazı tanımlar dikkat çekici bir şekilde problemli. 2. Maddesinde yer alan “cinsel eğilim” kavramı, çocuklar için cinsiyetsizlik algısını pekiştiren bir unsurdur.

Yine sözleşmenin 3. Maddesinde “çocuk” terimi, “18 yaşından küçük herhangi bir birey” olarak tanımlandığı için cinsel rıza yaşı konusundaki belirsizlikler endişe verici bir hale geliyor. İlgili maddeler, taraf devletlere cinsel rıza yaşını belirleme yetkisi tanırken, bu durum çocuk ile cinsel ilişki yasağına istisnalar getirebilir. Örneğin Türkiye’de cinsel rıza yaşı net değil ve bu, gelişmeyi daha da karmaşık hale getiriyor.

Ayrıca, sözleşmenin bir dizi maddesi, aile değerleriyle çatışabilecek açıklamalar içeriyor ki bu da cinsel eğitimde yanlış yönlendirmelere yol açabilir. Söylediklerimiz hukukun inceliklerini etkileyebilir; bir kelimenin ya da bir bağlacın, hukuki metinlerdeki etkisi göz ardı edilemez. İstanbul Sözleşmesi’nin temsil ettiği açılım, “cinsiyetsizlik” tartışmalarını ortaya atmış ve bu bağlamda bazı gruplar, feminizm ve LGBT hakları adına sokaklara dökülmüştür.

Özetle, Lanzarote Sözleşmesi’nde “çocuk hakları” argümanı altında pedofili ve çocukların cinsiyetsizleştirilmesine dair bir kapının açılıp açılmadığı sorusu, ciddi bir endişe kaynağı haline gelmiştir. Çocuk istismarına dair artan vakalar, bu konudaki mücadelenin ve hukuki düzenlemelerin ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu tür bir sorunla karşılaşırken, ailevi değerlerin korunması ve hukukun gereklilikleri arasında ince bir denge kurulması zaruridir. Aksi takdirde, geçmişteki hatalardan ders çıkartmak yerine tekrar aynı delikten ısır

Türkiye’de Çocuk Hakları Krizi: İstismar ve Cinsiyetsizlik Tehdidi!

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Medya Kamu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.