Siyasi tarihimizde kayda değer iki önemli olay bulunmaktadır. İlk olarak “Vaka-i Hayriye”, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda yer alan Yeniçeri Ocağının kaldırılmasını ifade ederken, ikinci olay ise “Vaka-i Vakvakiye” olarak bilinen ve Osmanlı askerinin kalkışmasının kısmen başarıya ulaştığı durum, her iki olay da devletin önemli dönüm noktaları olarak kayıtlara geçmiştir. Bu olaylar, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu kriz dönemlerinde ciddi toplumsal ve siyasi değişimlerin habercisi olmuştur.
Günümüzde ise, Cumhuriyet Türkiye’sinin son dönemlerinde yerel yönetimlerle ilgili “Vaka-i Laklakiye” adıyla anılan bir dönem yaşanıyor. İzmir, bu dönem içinde dikkat çeken bir örnek teşkil ediyor. Yıllar boyunca kirlilikten nasibini alan İzmir Körfezi, deniz altındaki oksijenin yetersiz olması nedeniyle ölen balıkların kıyıya vurması ile gündeme geldi. Bölgedeki kirlilik durumu adeta tüm körfezi sardı ve deniz, huzur bulması gereken bir yer olmaktan uzaklaşarak karanlık bir mezara dönüştü.
Bu sorunların sorumlu kurumu olan İzmir Büyükşehir Belediyesi ise durumu etkili bir biçimde çözmekten uzak, her yeni başkanın sadece göz boyayan faaliyetlerle görevini tamamladığı bir süreçten geçiyor. Son yaşanan balık ölümlerinin ardından devreye giren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “deniz süpürgesi” olarak adlandırılan özel bir gemiyle denizdeki zararlı materyalleri toplamaya girişti. Ancak, asıl sorumlu olan belediye başkanının acil eylem planına katılmayarak yurt dışına gitmesi, kamuoyunu derin bir hayal kırıklığına uğrattı.
Bu sürecin en absürt tarafı ise İzmir’in havagazı fabrikasında “Körfezin Geleceği İzmir’in Geleceği” başlıklı bir çalıştay düzenlenmesiydi. Sıcak koltuklarda oturan katılımcılar, bununla birlikte sürdürülen “yatırımların” ne kadar anlamı olduğunu sorguladılar. Aslında bu toplantılarda, Körfez’deki ciddi sorunlar üzerine gerçekçi çözümler üretmekten çok, zaman geçiriliyor ve konular geçiştiriliyordu. Bu tür etkinliklerle sorunları çözmekten çok, yalnızca gündemi değiştirme çabası vardı.
İstanbul şehri de salgın yönetiminde benzer sorunlarla karşı karşıya. Beklenen Marmara Depremi’ne karşı hazırlıklar konusunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 6 yıllık süre zarfında neredeyse hiçbir somut adım atmadı. Ekrem İmamoğlu, göreve geldikten sonra düzenlediği “İstanbul Deprem Çalıştayı” ile durumu geçiştirirken, sorulara “deprem çalıştayı” cevabını vermesi, deprem hazırlığı konusundaki ciddiyetsizliği gözler önüne serdi. Depreme hazırlık için daha fazla çalıştaya ihtiyaç olduğu aşikarken, her geçen gün tehdit daha da büyümekte.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Hatay’da gerçekleştirmeyi planladığı kentsel dönüşüm projesine karşı mitingler düzenleyen Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ise, 6 Şubat 2023 depremleri öncesinde, bölgedeki sorunları gündeme getirecek hiçbir somut adım atmamıştır. Depremden önce 11’den fazla çalıştay düzenlemiş olsa da, bunların hiçbiri kentsel dönüşüm projelerine dönüşmemiştir. 6 Şubat’taki depremler, o çalıştayların düzenlendiği salonların ve mitinglerin yapıldığı yerlerin yok olmasıyla trajik bir sonuç yaratmıştır.
Tarihimizdeki meşhur vakalarda olduğu gibi, belediye idarecilerinin laklakla geçireceği her an, halkın ve şehirlerin zarar görmesine neden olmaktadır. Şehirlerin sadece yer altındaki sorunlardan değil, aynı zamanda yöneticilerin ilgisizliği ve bilgisizliğinden de çatırdadığı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Eğer bu sorunları çözmeden geç