Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu’nun bakanlık bütçesi görüşmeleri sırasında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, elindeki su şişesi ile İzmir Körfezi’nde meydana gelen kirliliği gündeme getirdi. Bakan Kurum, bölgedeki balıkların öldüğünü belirterek, sorun hakkında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sahibi olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) eleştirdi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Bakan Kurum’a karşılık olarak yaptığı açıklamada, İzmir Körfezi’nin kirlilikten arındırılması noktasında büyük çaba sarf ettiklerini dile getirdi. Tugay, Bakan Kurum’a çeşitli sorular yöneltti ve bu süreçte gereken adımların atılmadığını vurguladı.
“KİRLİLİĞİN TEMİZLENMESİ GÖREVİ BAKANLIĞA AİT DEĞİL Mİ?”
Tugay’ın Bakan Kurum’a yönelttiği sorular şunlardı:
- İzmir’deki kirliliği ortadan kaldırmak amacıyla neden hiçbir tarama faaliyeti gerçekleştirilmiyor? Eğer bu kirlilikten biz bile sorumluysak, bunun temizlenmesi görevi bakanlığa ait değil midir?
- İzmir Körfezi’nin temizliğine yönelik 5,5 milyar TL’lik kredi için neden onay verilmiyor? Bu projeler arasında 4. Faz gibi büyük ölçekli projeler de bulunuyor ve toplamda 9 milyar TL sabit bir bekleyiş söz konusu.
- Gediz Nehri, Liman, Tersane ve Organize Sanayi Tesislerinden kaynaklanan kirliliği önlemek için neden ciddi bir önlem alınmıyor?
Bakan Kurum’un, yaptığı eleştirilerin ardından verdiği cevap ve Tugay’ın yönelttiği sorular gündemi oldukça kızıştırdı. İzmir Körfezi’nde yaşanan kirlilik sorununun akıbeti, her iki tarafın iddiaları ve karşılıklı eleştirileri ile dikkat çekiyor. Bu durum, yerel yönetim ile merkezi hükümet arasındaki ilişkiyi ve sorumluluk alanlarının hangi çerçevede çizilmesi gerektiğini yeniden gündeme getiriyor.
Bölgedeki çevresel sorunlar, sadece yerel halkın değil, aynı zamanda tüm Türkiye’nin dikkatini çeken bir mesele haline gelmiştir. İzmir Körfezi’ndeki kirliliğin hem ekolojik dengelere zarar vermesi hem de yerel ekonominin etkilenmesi sebebiyle, sorun üzerine daha fazla tartışma ve çözüm önerileri yapılması gerektiği aşikârdır. Bakan Kurum ve Başkan Tugay arasındaki bu diyalog, bu sorunların kamuoyuna yansıması açısından önemli bir rol oynamaktadır.
Özellikle, İzmir’deki çevre sorunlarının çözümü, kirliliği önleme stratejileri ve sürdürülebilir gelişim hedefleri gibi konuların ele alınması, gelecekteki benzer sorunların önüne geçilmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu tür tartışmalar ve müdahale çağrıları, çevre bilincinin artırılması açısından da kritik bir yer tutmaktadır.