Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “nitelikli dolandırıcılık”, “rüşvet”, “kasten öldürmenin ihmali davranış ile işlenmesi” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlamalarıyla başlattığı soruşturma çerçevesinde, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri kapsamlı bir operasyon düzenledi. Bu operasyon, bebek acil hastalarını, önceden anlaşmaya varılan özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine yönlendirerek ölümlerine yol açtıkları ve bu süreçte haksız kazanç sağladıkları belirtilen organize suç örgütüne yönelikti.
Bu kapsamda, organize suç örgütü elebaşı olduğu öne sürülen Fırat Sarı ile birlikte hareket ettiğine inanılan toplamda 14 şüpheli gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında 5 doktor, 3 hemşire, 5 sağlık çalışanı ve 1 sivil yer aldı. Sağlık çalışanlarının, bebek hastaların sevk süreçlerinde gerçek dışı işlemler gerçekleştirerek, ölüm vakalarının önünü açtığı iddiasının yer aldığı bu durum, toplumda büyük bir infial yarattı.
“Yenidoğan çetesi” davasının duruşması 13. gününde devam ediyor
Bu takibin sonucu olarak, İstanbul’da “yenidoğan çetesi” olarak adlandırılan suç grubuna mensup 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor. Duruşma, adliyenin konferans salonunda gerçekleştirilmektedir ve bu süreçte, organize suç örgütünün lideri olduğu düşünülen Fırat Sarı’nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık ile bazı tutuksuz sanıklar, müşterek mağdurlar ve tarafların avukatları duruşmaya katıldı.
Dönem dönem basın mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği dava, özellikle sağlık sektöründeki etik sorunlara da dikkat çekiyor. Gözaltına alınan şüphelilerin ifadeleri ve mahkemeye sunulan belgeler, duruşmalarda önemli rol oynamaktadır. Mahkeme sürecinin ilerlemesiyle birlikte, örgütün nasıl bir yapı oluşturduğu ve sağlık alanında ne tür fraudulent faaliyetlerde bulunduğu daha net bir şekilde açığa çıkacaktır. Bu süreç, yalnızca sağlık çalışanlarının değil, aynı zamanda tüm toplumu yakından ilgilendiren bir sorun teşkil ediyor.
Halkın sağlığına yönelik bu cüretkâr saldırılar, toplumda derin bir güven bunalımı yaratmış durumda. Çeşitli medya organlarında bu konuda çok sayıda habere yer verildi ve durum ele alındı. Önümüzdeki günlerde bu davanın seyrinin nasıl ilerleyeceği merak konusu olurken, adaletin tecelli etmesi ve suistimal edilen hasta haklarının korunması, hem kamuoyu hem de sağlık sektörü için kritik bir öneme sahip mest bir yargı süreci olmaya devam edecektir.