SAMET EKER- Sayıştay’ın hazırladığı raporda, Sarıyer Belediyesinin ana hizmet binasıyla ilgili ciddi meseleler gündeme getirildi. Raporda, binanın iskânsız ve ruhsatsız olduğu vurgulanarak, “İdarenin, ana hizmet binası olarak kullandığı taşınmazın, yapı kullanma izin belgesinin bulunmadığı görüldü” ifadesine yer verildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin 3194 sayılı İmar Kanunu’nun ‘Yapı kullanma izni’ başlıklı 30’uncu maddesinde, yapıların tamamının bitmesi durumunda, kısmen bitmiş olan kısımlarının kullanılabilmesi için inşaat ruhsatını veren idareden gerekli izinlerin alınmasının zorunlu olduğu belirtilmektedir. Yapılan detaylı incelemede, Sarıyer Belediyesi tarafından ana hizmet binası olarak kullanılan taşınmazın yapı kullanım izin belgesinin olmadığının tespit edilmesi, hukuki açıdan önemli sonuçlar doğurabilir.
Sarıyer Belediyesi ana hizmet binası, 2017 yılında hizmete açılmış ve toplamda 17 bin metrekarelik bir alana inşa edilmiştir. Bu bina, yaklaşık 93 bin metrekarelik kullanım alanı sunarak, bölgedeki idari hizmetlerin yürütülmesi açısından önemli bir merkez olmuştur. Bina, 2011 yılında dönemin Belediye Başkanı Şükrü Genç tarafından, o dönem CHP Genel Başkanlığı görevini yürüten Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte temeli atılarak inşaat çalışmalarına başlanmıştır. Ancak yıllar içinde bina tamamlandığında gerekli izinlerin alınmamış olması, pek çok sorunu gündeme getirmekte.
Sarıyer ilçesindeki ana hizmet binasının ruhsatsız olması, sadece yapının kullanımıyla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda belediyenin işleyişinde de ciddi sorunlar oluşturabileceği düşünülmektedir. Yapı kullanma izni alınmadan hizmet vermesi, tapu işlemleri ve yapılan mevcut yasal uygulamalar açısından çeşitli hukuki engeller doğurabilir. Sayıştay’ın raporu, bu durumun düzeltilmeden devam etmesini engelleyen bir uyarı niteliğinde olacaktır. İzinler olmadığı takdirde, binanın geleceği ve burada yürütülen faaliyetlerin sürdürülebilirliği tehlikeye girebilir.
Bu tür durumlar, kamu kurumlarının inşaat işlemlerinde yasal prosedürlere ne kadar riayet ettiğinin önemli bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, yerel yönetimlerin bu tür sorunlarla karşılaşmaması için gerekli denetim mekanizmalarının etkili bir şekilde işletilmesi gerekmektedir. Sayıştay’ın bu tür raporları, kamu kaynaklarının ne şekilde kullanıldığını ve hangi aşamalarda ihlaller yapıldığını gösterirken, aynı zamanda yöneticilerin hesap verme yeteneğini de öne çıkarmaktadır. Sarıyer Belediyesi’nin bu raporu ciddiyetle ele alması, hem yasal anlamda yükümlülüklerini yerine getirmesi hem de hizmet kalitesini artırması açısından kritik öneme sahip olacaktır.