Türkiye, tarih boyunca yaklaşık 10.000 kapalı ve açık maden ocağı ile birçok ciddi kaza ve insan kaybına tanıklık etmiştir. Bu kazaların başlıca sebepleri arasında grizu olarak bilinen metan gazı patlamaları ve diğer tehlikeli gaz emisyonları öne çıkmaktadır. Madencilik sektöründe yaşanan bu tehlikeler, işçi güvenliğini doğrudan etkileyen önemli bir konu haline gelmiştir.
Ayrıca, bu gazların yanı sıra, oksijen eksikliği, karbonmonoksit, karbondioksit ve azot gibi tehlikeli gazların konsantrasyonlarındaki artış da madenlerde ciddi riskler oluşturmakta ve kazalara kapı açmaktadır. Bunun yanı sıra, madenlerde gerekli basınçlı havanın galerilere yeterince iletilmemesi de mevcut durumu daha da ağırlaştırmaktadır. Dolayısıyla, madencilik sektöründe güvenlik standartlarının yükseltilmesi gerekmektedir.
Ancak hala bu sorun tam anlamıyla çözüme kavuşmamıştır. Yapılan incelemeler, genellikle gaz emisyonları ve konsantrasyonlarının birikmesinin yanı sıra, insan hatalarının da kazalara neden olduğunu ortaya koymaktadır. İşte bu noktada madenlerde mevcut olan sorunlar ve yetersizlikler önem kazanmaktadır.
Öncelikle, madenlerde gaz ölçümleri genellikle manuel olarak gerçekleştirilmektedir. Bu durum, ölçüm hatalarına açık bir sistemin varlığını doğurmakta ve az sayıda personelin inisiyatifine bağlı kalmaktadır. Yeterli güvenliği sağlamak için bu durum yeterli değildir. Ayrıca, regülasyon kurumu tarafından yapılan denetim frekansının yılda sadece birkaç kez olması, kazaların önlenmesi açısından yetersiz kalmaktadır. Bunun yanı sıra, gaz sensörleri gibi modern teknolojik ekipman eksiklikleri, maden işletmelerinde önemli güvenlik açıklarına yol açmaktadır.
Son dönemlerde yaşanan maden kazalarında sensörlerden alınan gaz uyarıları bile kazaların olmasını engelleyememektedir. Örneğin, en son gerçekleşen bir maden kazasında yaklaşık 300 kez sensörlerden gaz alarmı alınmasına rağmen olayın meydana gelmesi, konunun ciddiyetini artırmaktadır.
Modern teknolojiler, madencilik sektöründe kazaların önlenmesinde önemli çözümler sunmakta ve çeşitli alanlarda teknoloji kullanımı ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda, 7/24 gaz ve çevresel izleme uygulamaları dikkat çekmektedir. İleri düzey sensör teknolojilerinin yardımıyla, tehlikeli gaz emisyonları ve konsantrasyonları sürekli olarak ölçülmekte ve referans değerlerin aşılması durumunda sistem alarm vermekte, böylece insan müdahalesine gerek kalmadan anında müdahale olanağı sağlanmaktadır.
Bunların yanı sıra, tüm ölçüm verileri, Türksat uyduları, GPRS veya fiber optik ağlar aracılığı ile bir merkezi noktaya aktarılabilmektedir. Ankara’da oluşturulacak merkezi bir kontrol noktası, tüm madenlerin verilerini sürekli izleyerek kazaları önlemeye yönelik adımlar atılması açısından önemli bir işlev görebilir.
Yerin altındaki galerilerin yüklemeleri, olası yıkılma ve göçük riskleri, gelişmiş görüntüleme ve sensör teknolojileri ile önceden tespit edilebilmektedir. Bu sistemler, maden operasyonlarının daha güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca, gaz sensör verileri, görüntüler ve diğer ölçüm verileri silinemez ve değiştirilemez şekilde kaydedilebilir; bu da teknik analizler ve hukuki süreçler açısından güvenilir bir kaynak sunar.
Sonuç olarak, teknoloji, maden kazalarını önlemede kritik bir rol oynamaktadır. Gelişmiş izleme ve kontrol sistemleri sayesinde, kazaların nedenleri erken bir aşamada tespit edilerek gerekli önlemler alınabilmektedir. Bu sistemlerin kurulumu için yapılacak yatırımlar, insan hayatını koruma adına büyük bir önem taşımakta ve ayrıca uzun vadede ekonomik kazançlar sağlayabilecektir. Böylece, madencilik sektöründe teknolojinin daha yaygın ve disiplinli bir şekilde kullanılması, işçi güvenliğini artırmanın yanı sıra sektöre de daha sürdürülebilir bir yapı kazandıracaktır.
Muzaffer Şafak / Haber7