Halep’in muhalifler tarafından Esed Rejimi’nden geri alınması sonrası Türkiye’nin Suriye’deki pozisyonunu ‘akıl almaz’ şekilde yorumlayan bazı emekli ve eski askerlerin yaklaşımlarına baktığımda, mevcut durumu anlama adına bazı kritik değerlendirmeler yapmak durumunda kalıyorum. Suriye sahasında kimin elinin kimin cebinde olduğunun pek de belli olmadığı bir ortamda, Türkiye, stratejisini sabırla ve titizlikle uygulayan bir politika izliyor.
Ancak bazı askeri uzmanlar, emperyalizmin bölgeyi işgal ettiğini savunarak ‘Davut Koridoru’ olarak adlandırdıkları, benim ise ‘terör koridoru’ olarak ifade etmekte ısrar ettiğim hattı oluşturma stratejisinin bir parçası olduğunu vurguluyor. Keşke bu yorumları yaparken haritaya göz atsalar; çünkü savaşlar başladığında aynı zamanda dezenformasyon savaşları da başlar. Cuma akşamı katıldığım bir canlı yayında, ‘Suriye rejim askerlerinin telsizlerinin patlatıldığı’ haberlerinin gazeteciler tarafından paylaşıldığını gördüm. Dayanak noktaları ise, ‘bir koltuğun üzerinde duran patlamış telsiz fotoğrafları’ idi. Sonradan, bu haberin yalan olduğunu o yayında belirtmek zorunda kaldım.
Şimdi bu çevre, Suriye halkının yıllar önce yerlerinden edildiği şehre geri dönmelerini, İsrail’in faydasına bir durum gibi sunmaya çalışıyor. Hatta satır aralarında İsrail’i ‘muktedir’ olarak ilan ettikleri gözlemleniyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ‘Tuğgeneral’ rütbesine ulaşmış emekli bir asker ise, muhalefet medyasının bir televizyon kanalında muhalif grupların ABD ve İsrail güdümünde olduğunu, PYD’nin olduğu alanlara müdahale edilmediğini ve bu alanların özerklik ilan edeceğini ifade ediyor. Bu durum, bir nevi PKK güzellemesi olarak nitelendirilebilir.
Bir önceki dönemde, “Sınırlarımızın ötesinde İslami yapılar olacağına PKK/YPG olsun” diyen eski bir amiral hakkında yorum yapmaktan kaçınıyorum. Böyle isimlerin şu anki komuta kademesinde yer alabilmesi, askerlerin değerlendirmelerinde önemli kriterlerin göz ardı edilmesinin bir sonucu olarak yorumlanabilir. Terörle mücadelenin 40 yıllık sürmesinin sebebi belki de bu tür yaklaşımlardır. Bu tiplere tavsiyem, öncelikle öve öve bitiremedikleri emperyalistlerin son yıllarda girip de başarıyla çıktıkları bir yer olup olmadığını araştırmalarıdır. Ancak, iç cephede dış mihrakları destekleyecek bir tavır sergileyecek olurlarsa, araştırmaya gerek bile duymayacaklardır.
SURİYE’DEKİ GELİŞMELER TÜRKİYE’NİN LEHİNDE
Tel Rıfat’ın terör örgütünden temizlenmesi kritik bir öneme sahiptir. Bu bölge, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı harekât bölgeleri ile İdlib ve Halep’in tam merkezinde yer almaktadır. Tel Rıfat’tan sonra Münbiç’in de terörden arındırılması, Fırat’ın batısını terörsüzleştirecektir. Ayrıca Tel Rıfat, Halep’in can damarı niteliği taşımaktadır; burayı kontrol eden, Halep’i de kontrol eder. Muhaliflerin Halep’e doğru sahaya girişi, PKK/YPG’nin hesaplarını bozmuştur. SMO grupları, bu durumun farkına vararak ‘Özgürlük Şafağı Operasyonu’nu başlatarak sahaya müdahale etmiştir. Rakka-Halep arasındaki yolu keserek PKK/YPG’nin Tel Rıfat ile Suriye’nin kuzeydoğusu arasında bir terör koridoru oluşturmasını engellemiştir.
Görüldüğü gibi, Ankara süreci dikkatle izliyor ve müdahale edilmesi gereken yerlerde hamleler yapıyor. Şu ana kadar yaşanan gelişmeler “Türkiye’nin aleyhine değildir.” Başka bir deyişle “Türkiye’nin lehinedir.” Türkiye, bundan sonraki gelişmelere karşı alternatifli yol haritalarının ön